Ersizdere köyü

Ersizdere köyü

 Dereköy  kastamonunun Küre ilçesine bağlı tarihi özellikleri olan köyümüzdür

kurtuluş savaşında ondört yaş üstü tüm erkeklerin  çephede şehit olmasından sonra Ersizdere  adını almıştır
savaşa giden erlerin arkasından gidip cepheye silah sevkiyatında görev alan kadınların arasındaki Şerife nin hikayesi bu yol üzerinde başlamıştı.
   Köye gelen jandarmanın haberi ile ondört yaş üstü tüm erkekleri  askere uğurladılar,haberleşme kaynaklarının hemen hiç olmadığı bu günlerde,haberin kaynakları ve şeklini kimse araştırmamış,gelen haber emir sayılıp,kendilerine en yakın askerlik şübesine gidip teslim olmuşlardı.
   Şübeden alınan haberler yerel halk için kesin talimat kabul edilmiş herkes bu talimata seve seve katılmıştı,
şimdi önce vatan zamanı idi.
   Şerife hanım bu çağrı ile evindeki son erkek evladınıda askere göndermişti,üç yıldır hiç görmediği,üç beş ayda bir gelen mektupla idare ettiği eşinden sonra,evin bekçisinide cepheye gitmek üzere askere yolladıktan sonra,evde yapacak işi de kalmamıştı,elindeki biri süt veren biride büyütülmek üzere beslenen küçük ineğini köyün çobanına teslim etti.
  O günler,Türk toplumunun idam fermanı yazılmış,uygulamaya geçildiği zamanlardı,son bir hamle ile işini bitirip yollarına devam edeceklerdi,yapılan hesaplara göre doğudan,güneyden ve kuzeyden etrafı sarılmış,kendi aralarında paylaşılmış olan toprakların temizlik harekatı başlamıştı.Onlara göre bu bir savaş değil kolu kanadı kırık bir milletin defin merasimi idi.
   Şerife hanım hırslı olması ve tüm canlarını askere gönderdikten sonra,bedeninde taşıdığı canı da cephede olanların yaşaması ve galip gelmesi için çalışmasından daha anlaşılır bişey olmazdı.
   Köyün bütün hanımlarını kendi evine davet etti
aslında hepsinin durumu aynı idi bazısının iki bazısının üç sevdiği canları askerde veya cephede 
doğal olarak konuşacakları tek şey bu savaşta kadınların nasıl katkı verebileceği idi,hiçkimse uzun konuşmadı,zaten herkes hazırmış gibi,şerifenin söylediklerine tek kelime ile cevaplar verildi.
   Askerlik şübesine başındaki şal ile gittiğinde ,şübe komutanı hiç bekletmeden içeri aldı.
köyün bütün kadınları bu savaşta vazife almak istiyor,bunu organize etmenizi istiyorum dediğinde ne diyeceğini bilemedi,sadece bunun yasal olarak mümkün olmadığını söyledi,
önce vatan komutan,önce vatan,sonra yasalara bakarız
komutan bu kesin kararlı kadınların karşısında direnemiyeceğini anlamış olmalı ki  birkaç gün izin istedi
üstlerine soracak,ne yapılabilir öğrenecekti
birkaç gün sonra şerife hanıma gelen jandarmanın haberine göre kadınlar yapılacak poğram ve pröjeye göre hareket etmek kaydıyla cepheye taşınacak eşyalara yardımcı olacaklar,bir kısmı da askerin aşını pişirerek bu oyunun içinde yer alacaklardı.
   Orta yaş üstü kadınları köyde bırakıp,yaşlı ve çocukları onlara emanet ederek,askerlik şübesine geldiler.
   Verilen bir günlük eğitim,sadece nasıl organize olacakları,emir komuta zinciri,disiplin ve işin zorlukları ile alakalı idi
   Yola çıktıklarında zaten bölgeyi ve patikaları herkesten iyi bilmelerinden olacak,hesaplanan mesafeyi ayni günde gidip geldiler,yapılan katkının askerde ve cephede olanlar için kıymeti çok fazla idi,işler daha çabuk yürüyor,geri hizmette görev yapan askerlerin de cepheye katılmasıyla savaşılan mevzilerde rakiplere karşı üst üste galibiyetler alınıyordu.
   Bu durum Ankarada organize olan Kuvayi milliye yöneticilerinin dikkatini çekmiş olmalı ki anadoluda hemen he yerde bu modelin,gönüllülük esasına dayalı olmak kaydıyla uygulanması gerektiğine karar verildi.
   Savaşın kaderini değiştiren birçok bilinmez olaylardan sadece biri olan bu davranışları Sakarya meydan muharebesine kadar devam ettiren kadınlarımızın kazanımı,savaştan hemen kısa bir süre sonra erkeklerle eşit medeni hakların yanında seçme ve seçilme hakları verilerek ödüllendirilmeleri olmuştur.
   Dünyanın kendilerince en medeni ülkeleri, hiç beklemedikleri bu direnişi kabüllenemeyip istanbul da İngilizlerin baskısı ve tehdidi ile Padişaha ve Şeyhülislama imzalatılmış bildirileri Sakarya meydan muharebesine hazırlanan askerlerin bulunduğu kışlalara yine ingiliz uçakları ile attırarak,Mustafa Kemal ve askerlerinin kafir olduğu,onunla birlikte savaşanların da cehenneme gideceği telkini yapılmıştı.
   Savaşta hile yapmışlar yenilgiyi kabüllenemeyip ellerinde oyuncak olan şeyhülislam ve padışaha imzalattıkları bu el ilanlarını okuyan ordu mensuplarından yarısı ellerindeki silahları ile firar etmişti.
  Şerife ve köylüleri bu haberi aldıklarında karşılarına çıkan ilk komutan olan levazımat Albayından yolda lazım oluyor gelip giderken tehlike yaşamıyalım bizede en azından küçük silahlardan verin demişlerdi.
   Komutan Şerifenin masum isteğini sadece üç  küçük tabanca vererek yerine getirmişti,mermilerin jarjöre konulma şekli ve emniyet kısımlarını ayak üstü öğrendikten sonra işlerini yapmak üzere yola koyuldular.
    Komşu kadınlar biraz şüphelenselerde tam olarak ne yapmak istediğini anlamamışlardı.Ama şerife eşinin karakterine çok güveniyor olmasına rağmen,düşmanların oynadığı bu son kozun büyüklüğünü anlamış,aldanılma ihtimali nin yüksekliğinden korkarak kendince tedbir almıştı.
Bu kaçanların içinde olması halinde eşini ve yanında kim varsa vuracaktı.
aradan iki ay daha geçti
Mustafa Kemal Atatürkün İlk hedefiniz Akdenizdir ileri dediği güne kadar hep bir endişe ve küşku içinde idi,hemen ertesi günü komutanın çadıra astığı şehitler listesinde eşinin adını okuduğunda,düğün gecesindeki kadar sevinmiş,şükür duaları etmişti.Yanındaki köylü kadınların eşlerinin şehit olduğu haberinde ağlama ve üzüntü ile karşılamalarından sonra böyle bir sakinliği beklemiyor olacaklar ki herkes şaşmış hayretler içinde bakıyordu.
   Lozan barış anlaşması ile savaş bitmiş mevcut kalmaı gereken askerlerın dışında cephede olan herkes evlerine yurtlarına gönderilmişti,şerife eşinin şehit olduğunu bildiği için zaten beklemiyor lakin iki evladı ve bir kardeşi daha askerde bunlar gelecek sonra ihtiyaç halinde tekrar geri gidecekler,genel de uygulama böyle olduğu için tüm köylüler gibi Şerife hanımda heyecanla günlerin geçip evlatlarına kavuşacağı anı bekliyordu.
   At üzerinde köye gelen jandarmanın ilk üğradığı ev Şerife hanımı evi oldu,jandarma kendilerine verilen üç tabancayı istiyordu,şerife hanım tereddütsüz diğer iki komşu dan da alarak yapılan tutanak la silahları ve hiç kullanılmamış eksiksiz mermileri  beyaz mendile sarılmış vaziyette teslim etti.
   Aslında köylünün beklediği haber bu değildi,jandarma da bunu biliyor ama cebindeki zarfı bir türlü çıkaramıyordu,önca zaman sonra vazifesinin gereğini yapma mecburiyeti ile çantasından çıkardığı zarfı Şerifeye uzattı,herkes susmuş adeta zarfın çantadan çıkıp Şerifenin eline geçmesi arasında yıllar geçmişti,jandarma sessiz,köylü Şerifenin zarfı açmasını bekliyor,köyün çeşmesinden akan suyun çıkardığı sesten başka çıt yok,nihayet zarf açılıp okunduğunda jandarma atından inmiş kadınların yere düşenlerden metin olmalaını telkin ediyordu.
   köyün bütün erkekleri değişik cephelerde şehit olmuş geri dönecek hiçkise kalmamıştı,
   Şerife hanım eşi ve iki evladı ve kardeşini  kaybetmiş ti hemen her köylü komşularının de durumu aynı idi
ne söylenir ne düşünülür,nasıl davranılır kimse bilmez
vatan sağolsun
Köyde hayat devam etmeli cephede savaş kazanılmıştır ama hayat mücadelesini de kazanmak lazım,fertler kalkınmalı,devlet kalkınmalı,nufus artmalı.
Şerife  hanım hariç  birçok eşini savaşta kaybetmiş genç kadın evlendi ama köyün dışına çıkmadılar,yani gelin gitmedi damat geldi,köy yerinde kaldı,ancak yeni eşlerinden izin alarak sadece adını değiştirdiler 
Ersizdere köyü oldu.