Meryem Siyadet Naime

Meryem Siyadet Naime

Bir birlerine yakın yaşta evlenmiş aynı mahallenin gelini olmuşlardı
çağdaş oluşlarının yanında dertdaş olmaları onları birbirlerine kenetlemiş hemen her derdi kederi ve sevinci paylaştıkları için onlar bilmesede sırdaş hatta kardaş olmuş durumda idiler.
   üçünün de ortak hale dönüşen davranış biçimleri olmasından kaynaklı olmalı üçüz gibi davranan üç ayrı insan, ama herkesin hayranlıkla seyrettiği konüşmaları muhabbetleri vardı,biri üzüldüğünde aynı üzüntüyü diğer ikisininde hissetmesi sevinince diğerlerini aynı sevince ortak etmesi ile meydana gelen bağlar aileler arasında öylesine kuvvetli hale gelmiştiki üç ayrı evde olmalarına rağmen üç ayrı kadının çocukları kendilerini kardeş zannediyorlardı.
   Eşlerinin gurbette oluşundan dolayı evin hen erkeği hem kadını hem anası hem babası idiler,gelir seviyelerinin eşit oluşundan birbirlerini kıskanacak yada çekemiyecek hiçbir duygu filizlenemez tam tersine birbirlerine sadece duygusal manada değil aynı zamanda maddi maanadada bağlı olmalarını sağlıyordu.
   Birinin eksiğini diğeri karşılıyamazsa üçüncüsü muhakkak karşılar oda yetmezsa diğer ikisi aynı anda karşılarlardı.Gelir kaynakları çay,fındık ve mısır olmak üzere tamamen tarıma dayalı idi.
üçünün de tarlaları yan yana sınır komşuları oldukları için hangi tarlanın ne zaman hasat edileceğinide bildiklerinden  hasat  zamanı gelen tarlanın konumu hasatın önceliğini belirlerdi,bu daha çok, güneşi daha çok gören tarlanın hasadının daha erken olmasıyla ilgili olduğundan,imece ler o tarladan başlardı.
   Çay hasadı sezonun ilki olmak üzere mayıs ayında yapılmadan önce mısır tarlası ekimi yapılır,çay hasadından sonra fındık tarlasının bakımı sonra temmuzda tekrar çay hasadı ağustozda fındık hasadı eylülde ve ekimde üçüncü çay hasadı yapıldıktan sonra ekim ve kasım ayında fındık hasadı yapılır nihayet yılın son hasadı mısır tarlasında yapıldıktan sonra kışlık odun kesme ve taşıma sırası gelir bu da yaklaşık onbeş gün veya bir ay lık süreye yayılır ve nihayet kış ayına gelinmiştır.
   Ülkemizin en çok yağış alan bölgesi olan Karadenizde kadınlar için ıslanmanın hiçbir önemi yoktur,çok sıradan sayılır,eğer evin içinde iseler pek işten sayılmıyan ev işleriyle meşgul olup yağmurun dinmesini beklerler,yağmur başladığında tarlada veya dışarda meşgul oldukları bir işleri varsa iş bitmeden bırakıp gitmezler.
   Kış ayında da bu insanlara rahat bir yaşam yoktur,beslenilen hayvanlar için biriktirilen yemlerin hergün sabah akşam verilmesi sulanması süt sağılması ve ahırdaki gübrelerin dışarı atılması hergün rütin olarak yapılmak zorundadır,hele ahırlar evin dışında olanlar için bu kış ve karlı zamanlarda tam bir çileye dönüşür,böyle hizli iş yaşamının insanda fiziki olarak yarattığı yorgunluğu bile atma zamanları yoktur.
   Meyrem becerikli olmakla birlikte çalışkanlığını abartmış sadece mahallesine değil köyün tamamına fayda sunmak adına nerden öğrendiği bilinmez elinde iğne şiringası ile hastların evine kadar gider işleri yetmemiş gibi onların iğnesini yapar,bazen karanlığa kalan seyahatler yapmak durumunda kalırdı ,hele hele fenersiz olarak patika yolda yürümek ayrı bir tehlike ve meşakkat olmasına rağmen 
bana insanların ihtiyaçları var, mecburum diyerek kimseyi kırmadan üstelik ücretsiz olarak yapardı.
  Üçü de hiç okula gitmemiş erken yaşta evlendirilmişlerdi,onsekiz yaşında evliliği evlilikte öğrenmişler,sadece Meyrem kardeşinin okula giderken ondan ögrendikleri ile sadece büyük harflerle okuma yazma öğrenmiş onunla eşine mektup yazıp okuma şansına sahip olmuş,kardeşi saydığı Naime ile Siyadetin de mektuplarını yazıp gelen leri de okurdu,
  Üçünün de evleri birbirine benzer olması belkide aynı zamanda yapılmış olmalarından kaynaklanıyordu,evlerine giriş için altı basamaklı taşları adımlamanız yeterli idi hemen evin sol tarafında mahalle nin patika yoluna paralel ev duvarına yaslanmış ayakla kullanılan (oçambre) dibek her komşuda olduğu gibi bunlar dada aynı yön ve ustanın elinden çıktığı belli olan oyma taştan yere sabitlenmiş kestane ağacından doğal eğriliği olan çapa şeklindeki ahşabın yapılı düzenek üzerinde insan gücü ile yükarı kaldırarak bırakıldığında dibeğin içinde bulunan mısır kozalarından ayıklanırdı.
   Dibek sadece mısırı kozasından ayırma işine yaramaz aynı zamanda elma , armut,üzüm,hurma gibi meyvelerin ezilerek suyunun çıkarılması için de kullanılırDibekte herhangi bir iş yapılacağı zaman,Meyrem malzemeyi sürekli yer değiştirmek için karıştırırken Siyadet kocaman çapa şeklindeki ahşabı yükarı kaldırıp bırakıyor Naime de dibekten aldıgı ürünü bir sonraki işleme hazirlıyordu
zaman ve şartların müsait olması halinde çok zevkli ve eğlenceli olan bu işleri yaparlarken de birlikte olmanın getirdiği yakınlık hemen herşeyi birlikte yaşama ve paylaşma sonucunu doğuruyordu.
   Özellikle pekmez yapılacağı zaman mahallenin diğer kadınları da bu seramoniye katılır, sobaya sığmaz ve yarılmaz kocaman kütüklerden yakılan ateşin üzerine dört ayaklı demir ızgara nın üzerine yine mahallenin ortak malı olan bir metre çapındaki bakır tavanın içinde şıralar kaynatılmaya başlandığında içine atılan dilimlenmiş kabakları yerken etrafında muhabbet ederlerdi. 
   Siyadet çocuklarını erkenden evlendirip kayın validesi eşi ve bir kızı ile yaşadığı için daha az işi vardı Naime de aynı durumda idi Meyrem aralarında işi daha çok olan olmasından dolayı en çok onun işleri ile ilgileniyorlardı,akşam olup Siyadet ile Naimenin evlerini tam ortasında kalan Meyremin evine gelip iki muhabbet etmeye kalkışsalar ,Meyrem ellerinden tuttuğu gibi yolda muhabbet ederiz diyerek onları evlerine uzak kalan tarlanın birine götürür ordan birlikte bir sefer hayvanlar için mısır koçanı getirirlerdi.
   Tarlanın ekili mısırını büyütmek için sürekli altını çapalamak ve altındaki yabani otları temizlemek gerekir bunlara asla tam bir gün ayrılmaz çünki bü tür şeyler işten sayılmaz,bunlar kapma zamanlarda  yapılır,bulunan her fırsatı değerlendirirlerdi,tüm hasatlar bittiğinde de fındık cubuklarından örülü hacmi geniş cubuk sepetlere kuru yaprakları doldurup kışın hayvanların altına serererk hem hayvanlar temiz tutulur hemde çıkan gübre ile tarlanın ekini beslenirdi.
   Aralarında en zor olarak gördükleri iş mahallenin dışına çıkıp orman içinde bulunan eğrelti otlarını biçmek ve birkaç gün kuruttukatan sonra bunları depolarına götürmek üzere sırtlarında taşımak tı,yaklaşık bir saatlık yolda sırtında en az elli kilo  ve hacimli bir yük le elli santimlik patika yolda iki metrelik yükü  sağa sola çarparak bazende kumar ağaçlarına takıldığında asılarak taşırlardı.
  Siyadet önde Meyrem ortada Naime arkada sıra ile ellerinden hiç bırakmadıkları oraklarıyla giderlerken bile sırtlarındaki yükü ve zorluğu unutturan tatlı muhabbetleri vardı.
   Hiçbirinin diğerine hoşlanmıyacağı cümle kurulduğu görülmemiştır,sabır,fedakarlık ve erdem dolu birliktelikleri öldüklerinde bozulmuş, kalan kendini yetim sayacak kadar üzülmüştü.
   Aralarında en uzun yaşıyan Siyadet kendisini her ziyaret edene geçmiş günlerinden bahsederken anılarına ya Meyremle başlar ya Nime ile ve muhakkak onların güzelliklerini erdemlerini ve eşsizliklerini anlatarak bitiirir di.
   Eli çabuklukta Siyadet yakalanamaz bir hizla çay toplardı,Naimenin de en öne çıkan özelliği yemek yapmaktı,Meyrem daha sosyal ve hemen her işin organizatörü gibi,herşey ona sorulur neyın ne zaman nerde nasıl yapılacağına o karar verirdi,Meyrem yemek için yaşamaz yaşamak için yiyenlerdi,yani öyle şatafatlı yemekler,gösterişli sofraları sevmez,yediklerimiz yaşamımızı devam ettirmek içindir gerisi gösterişe girer diyecek kadar bilinçli biri idi.
   Eşleri ile ilgili muhabbetlerinde asla olumsuz cümle kullanmazlardı,zaten yılda belki birkaç ay birlikte olmalarından belki anlaşılmaz derinlikte muhabbet ve sevgi ile bağlılıklarından veya aşklarından,hiçbiri eşini şikayet etmezdi,böylece bu üç kadının eşleri arasındada doğal bir kardeşlik hukuku vardı,zaten birçok gurbet yolculuğu birlikte başlamış bazende aynı yerde aynı işte çalışmış olduklarından onlarda orda ki şartlara göre yaşamak için birlikteliklerine devam etmişlerdi.