Yılan kurbağa ve balık

Yılan kurbağa ve balık

Besin zincirindeki en yakın rakiplerin her an ve hergün yaşanan taşlıderenin hikayesidir. 
           Siyah beyaz elbisesi ile herkesin gözdesi olan yılan yaşadıkları yaşlı şimşir ağacının koğuğundan ilk defa o gün annesinden ve kardeşlerinden habersiz koca yaprakların arasından süzülerek  suyun kenarına inmişti,
kendisine suyu ve güneşi daha kolay görebileceği bir kaya parçası aradı,birden yalnızlığı aklına gelmiş olmalı,annemle gelsem daha iyi olacaktı diye düşündü
sonra,yalnızlığın keyfini çıkarmak ister gibi kendini ikna etmeye çalıştı 
olsun ben artık büyüdüm,korkmuyorum dedi,
üstüne cıktığı kaya parçası her tarafı görmekten çok ,her taraftan görülme özelliğine sahipti
halbuki akıllı ve tecrübeli yılanlar,vucudunu sürekli yaprakların arasına saklar,sadece gerekli zamanlarda ve yolculuk esnasında dışarda görünür olmaları normaldır onun dışındaki zamanlarda ,kafasıyla etrafı kolaçan eder tehlike yoksa açığa çıkarlardı, çünki böylesi davranışlar yırtıcı kuşlara yem olmamak adına  daha az tehlikeli daha az riskliydi.
   Güneş,nemli vucudunu öyle bir ısıttıki ,suyun kenarına niye indiğini unuttu,çocukluk bu kolaymı etrafın seyrıne dalmıştı,orada sıcaktan mayışıp uykuya daldı.
    Aylardan mayıs,henüz sıcaklar kavurucu hale gelmemiş,ancak yinede kendini sicaktan ve yırtıcılardan koruması gerekirdi
    Karşı kıyıda uzun bacakları ile ve uyanıklığı ile meşhur her yılanın avlamak için can attığı  yeşil kurbağa,suyun taşıdığı kocaman bir kızılağaç yaprağının altına girmiş etraftaki renklerle uyumlu olduğu için kafası dışarda kaldığı zamanlarda bile farkedilmeden o da sabah kahvaltısını bir yavru balıkla  yapma planıyla bir taraftan korunuyor bir taraftan o yaprağın altında pusuda bekliyordu.
   Beklediği, küçücük derenin yağmuru bol zamanlarda taşkın sularının oluşturduğu gölet yavru balıkların kaynadığı yerdi ama yeşil kurbağayı veya yılanı görürlerse hemen kaçıp kayaların dibinde çamurların arasında kaybolmaları gerektiğini de biliyorlardı,aslında o minnacık canlılara bunu kimse öğretmez ama onlar bunu bilirler di
   Kurbağada bunu bildiği için minik balıkların suyun yüzeyine doğru çıkmalarını bekliyordu,bekleyış öyle uzadıkı yeşil kurbağanın sabrı taştı ,sıkılmaya başladı,uzun bacaklarıyla meşhur olması boşuna değildi
şöyle daha yüksek bir kayanın üzerine çıkarsam,oradan yıldırım gibi fırlar,muhakkak birini mideme indiririm diye düşündü       Etrafına baktı gölete hakim tek bir kaya parçası vardı o da siyah beyaz yılanın uyuya kaldığı taş parçası idi ,yeşil kurbağa aceleciliğinden onu görmemişti,ok gibı fırlayıp atladığı kaya parçasının üzerindeki yılanın üzerine düştü,önce ne olduğunu anlıyamadı
yılan birden uykudan uyanıp kafasını kurbağaya doğru çevirdi,şans ayağına gelmişti, saldırıya hazır beklerken,kurbağa daha ,,,,,,sen bir kaya parçası değilmiydin,çok özür dilerim diye dalgasını geçtikten sonra
yılanın şaşkınlığından  ve acemiliğinden yararlanıp grap diye geldiği karşı kıyının taşının üzerine atladı
ben şu yavru balıkların birkaçını mideme indirecektim sen nerden çıktın,
iyiya bende onun için geldim ,ama seni yesem daha iyi olur
ona çok niyetlenen oldu ama ben kolay lokma değilim,avlanacağım derken seni tavuklara yem ederim
burda tavuklarda mı var 
var tabi,bu derenın üzerindeki evin kümesi tavuk dolu,onlar buralara iner ler
genelde hangi saatlerde burda oluyorlar
sana niye söyliyeyim,sen benim avcımsın,ben aptal değilim
peki bir anlaşma yapalım
nasıl 
sen bana tavuklar ne zaman burda olacaklarsa haber vereceksın bende seni yemiyeceğime söz vereceğim
yılanlara güven olmaz,seni tavukların yemesi beni daha çok rahatlatır,sen yoksan ben daha kolay yaşarım
buranın tek yılanı ben değilim,beni tavuklar yerse diğer kardeşlerim bu gördüğün tepedeki ağacın koğuğunda annemle birlikte yaşıyorlar,onlar gelir yine seni yerler
bu doğru ,peki nasıl yapalım dıyorsun
ben seni yemem,sende ben doyduktan sonra beslenmene devam edersın
 
     Yılana güvenemiyeceğini bilen yeşil kurbağa 
sen le anlaştık diyelim diğer kardeşin ve annenin beni yemiyeceklerini nerden bileceğim
ben onlara yaptığımız anlaşmayı söylersem seni yemezler,
bu çok riskli,bana göre en kestirme yol,seni ve tüm kovuktakileri tavukların yemesidir
sen düşmanlık yapıyorsun 
tabiki öyle ,biz zaten düşman doğmuşuz bu anlaşmalar ile değişmez,kendimizi kandırmıyalım
genellemeye ne gerek var biz sadece kayalı derede yaşıyanlar olarak bir anlaşma yapacağız
kurbağa bu pazarlık esnasında yılanın yavaş yavaş pozisyonunu değiştirip kendisine doğru fırlıyacak mesafeyı ayarlıyordu,birazdaha lafa tutup geç kalırsa yılanın midesine inecek
 
ben kendimi sana  yedirtmem deyip gölün üstüne öylesine gürültülü şekilde daldıki,dalgalar kıyıya kadar vurdu ,balıklar korku ile suyun dibindeki çamurlara gömülüp kendilerini kaybettiler.
bu mucadlede karlı çıkan minik balıklar olmuştu
o gün yılanda kurbağada  kahvaltısız kaldılar