Zanzibar

Zanzibar

Afrikadaki Tanzanyaya bağlı otonom bölgenin adıdır,zenciler sahili anlamına gelir,çok sıcak iklime sahip olup baharatıyla meşhur bir adadır.
   Sekizinci yüzyılda Araplar tarafından müslümanlıkla tanıştırılmış,İranlı tüccarların baharat ı hindistan üzerinden yapabilmek için özellikle merkez haline getirilmiştı.
   Onlar gelinceye kadar ticareti bilmedikleri gibi köleliği de bilmezler, kendi tarım toplumu  olarak yaşarlardı,Araplar geldikten sonra düzen değişti,güçlü pazulu insanların kas gücünden istifade için başlıyan kölelik ve köle ticareti Portekizlilerin sömürgesi oldukları onbeşinci yüzyılda ayyuka ulaştı.
   Avrupada başlıyan sanayı ye dayalı kalkınma için gerekli ücretsiz  tek öğün yemek karşılığında çalıştırılacak kölelere ihtiyaç vardı,bu durum onaltıncı yüzyıla girildiğinde köle ticaretini yasal hale getirmeye kadar vardırmışlardı.bu durum İngilizlerin sömürgesi oldukları tarihe kadar devam edecekti.
   Ali ile osmanın doğdukları köyde bolca kahve ve zencefil ile zerdeçal üretiliyordu,babadan kalma arazilerinden aldıkları hasat onlara yetiyor fazlasına ihtiyaç duymadıkları için arayış içindede değillerdi,havanın sıcaklığından olacak yarım günlük serinlemelerde yapılan mesai onların yaşamalarına yetiyor bol çocuklu ve geniş ailesiyle mutlu bir yaşamları vardı.
   Araplar burya gelirken iki şey getirmişler birincisi islam ikincisi kölelik,Ali ile osman sürekli konuşulan ve bilinen köle tüccarlarına karşı babaları ve büyük ailesi tarafından korunmuş ve bu durumun vahameti anlatılmış,bu tehlikeye karşı nasıl korunmaları gerektiği anlatılmıştı.
   Çarşı pazar dahil olmak üzere tüm ihtiyacı karşılamak üzere yapılan gezintiler kalabalık ve mümkün oldukça çabuk yapılır akşam olmadan ailelerinin yanına gelirlerdi.
   Zenci veya beyaz onlar için ilk zamanlarda önemli değildi ama duydukları tüm köle edilmiş insanların özellikle siyah olmaları onlarda beyazlara karşı bir ön yargı da oluşmuştu.
   okuma yazma öğrenmek ve okula gitme mecburiyetleri getirildiğinde yaşları onsekizi bulmuştu,buna rağmen Portekizlilerin okullarına  verdikleri kardeşlerinden  okuma yazmayı öğrenmişler di.
   Okul kaydı yapılırken özellikle soy kütüğü ve listesinin istenmesinden babası hiç hoşlanmadı,bu durumun altında ki sebepleri aradı,akrabaları ile yaptıkları istişarede,ilkokula giden ve gidecek çocuklardan başka çok yaşlı kadın ve erkeklerin listesini vermişlerdi.kendilerince aldıkları bu tedbir köle ticaretini yasal hale getirmiş olan zamanın Portekiz valisi bu durumun incelenmesi emrini vermişti.
   Köylerine gelecek ekipten kimsenin haberi yoktu,birkaç jandarma eşliğinde gelen kayıtçı memurlar hemen birçoğunu Ali ve osman da dahil kayıt altına aldılar.
   Birşeyler oluyordu ama ne oluyor bilmeden tedirgin şekilde bekliyorlardı,Ali ile Osman herzamanki ekibi ile baharat pazarının kurulduğu bölgeye gidip  valinin genel uygulamaları ile ilgili bilgiler toplayacaklardı,duydukları her haber onları kalbinden yaralıyordu,aralarında kendi tanıdıkları da olmak üzere birçok köye baskınlar yapılmış ve yakalanan insanlar köle pazarında satılmak üzere adanın bağlı bulunduğu Tanzanyaya gemilerle sevketmişlerdı.
   Köylerine getirdikleri bu haberden herkes dehşete kapıldı,tehlike kapıya dayanmıştı,sıralarını bekliyen kurbanlar gibi beklemek Ali ile Osmana göre değildi,kendilerinden bilgi olarak üstün olduğuna inandıklarıyla yaptıkları hiçbir muhabbet onlara ufuk açmıyor tam tersine morallerini bozuyor,karşılarındaki güce dayanılamıyacağını anlatıyordu.
   Toplantıda verilen gizli kararla aralarından birini gönüllü köle olarak portekizlilere verecekler ve onun bilgilerinden istifade ile uygulamalardan ve köle hapishanelerinin yeri ve mevcutlarıyla ilgili bilgiler alacaklardı.
   Seçilen gönüllü köle tam Portekizlilerin istediği vasıfta ve donanımda biraz da okuma yazması olan biriydi,muraacatı hemen kabul edildi,birkaç günlük deneme işler yaptırıldıktan sonra kendisinden emin olmuş olacaklarki ona hemen her kapı açılır olmuştu,ilk denemede soktukları köle hapishanesinde eline verilen zincirle uslanmaz bir köleyi dövdürmüşler ikincisinde bir başka köleyi boğazına zincir bağlıyarak eliinde ve ayağındaki halkalarla pazarda satırdıktan sonra işe yarar bir gönüllü köle olarak kendini kabul ettirmiş hizmetkarlığa başlamıştı.
   Pröje gereği ilk ay hiç köyüne gitmedi ,bir ay geçtikten sonra Ali ve Osmanın başında bulunduğu ekiple pazara yakın bir yerde buluşup gerekli bilgileri aktarmıştı.
   Portekizlilerin gönüllü köle den şimdi istedikleri  iş kendi köyündeki akrabalarının yakalanması esnasında jandarmalara rehberlik etmesi idi,bunun karşılığında şimdiye kadar verilen tek öğün yemek artırılacak istediği zaman istediği kadar beyazlar gibi yemek yemek olacaktı.
   Ödülün büyüklüğü karşısında yok diyebilmek mümkün değil ama karşılığında hemen tamamının akrabası olan köyünün insanlarını satacaktı.zaman ve yapılması gereken işlerle ilgili bilgi aktaran görevlinin özellikle genç kadın ve çocuklardan başlanıp özellikle kolay ulaşılır yerlerden olacağını söylediğinde dizlerinin bağı çözülmüş açığa çıkmamak için sinsiyah yüzünün kızardığını saklamaya çalışmıştı.
   Poğramın uygulanacağı gün gelmeden önce ki gün bir köle zindanında nöbet tutmak üzere görevlendirilmişti,sabahın erken saatlerinde zindan diye adlandırılan şehrin merkezinde pazara yakın  bir noktada,hafif meyilli bir arazi üzerinde taş duvarlarla yapılmış kapısında bir kişinin dahi durması halinde geçilmesi mümkün olmıyan bir in .
   Demir bir kapı önünde kendisi gibi koca cüsseli zifiri siyah bir gardiyan,onu orya götüren Portekizli efendilerinin talimatıyla elindeki anahtarı teslim almıştı,kapının arkasından gelen seslerin insanlara ait olması ihtimali bile onu ürkütmüş ancak susmuş ve sahibinin ordan gitmesini beklemişti.
   Osmanın tembihleri aklına geldi yapacağın her işi en az bir saat bekledikten sonra yap,daha önce harekete geçersen hırsına yenilir yapmak istediğini yapamadan yakalanırsın,sabredersen bir saat sonra duygularının yerine akıl geçer hesap yaparak işe koyulursun,bekledi o bir saat içinde duyduğu dayanılması mümkün olmıyan insan sesleri ömrünün yarısını almıştı,nihayet izlenmediğine karar verdiğinde el ayak çekilmiş,etraf ta kimseler kalmamıştı.
   Demir kapıyı açtığında içerden çıkan koku iğrençti,insanlar su içmedikleri günler olmuş ,yemek yedikleri zamanı bile hatırlamıyorlar,tovalet yok bulundukları yerde yapmışlar ve hemen hepsi insanlıktan çıkmış durumda.
   yüksekliği yüzelli santım genişliği yaklaşık üç metre aradaki koridorla iki sıra sağlı solu oluşturulmuş zindanda öyle bir kalabalık varki oturacak kadar bile küçük bir alan yok herkes ayakta durmak zorunda,mecburen zayıf olan düşmüş sağlam olan onun üzerinde duruyor veya yığılmış durumda,iniltilerin ve böğürmelerin dışında konuşan veya kapının açılmasına odaklanan birtek kişi bile yok.
    İnsan boyunun sığmadıpı tavana kafsını vurmamak için eğilerek iki adım ileri atınca ayağının altında yığılı kocaman bedene basmamak için çömeldi, siyah bedende beyaz göz bebeklerinin dışında parlıyan karşı duvarın tavanında on santimlik bir hava deliği gördü,belliki yetmesi mümkün olmıyan havalandırma deliğiydi,kölelerin ayaklarına bağlanmış zincirler nem ve rütübetten pas tutmuş durumda idi,hiçbirinin tepki vermemesi,ürkünçtü,hepsi kendinden geçmiş yarı baygın halde,kendisi de konuşamaz hale geldiğinden olacak hiç ağzını açmadı,
   Kokudanmı korkudanmı hayadanmı bilinmez ayakları onu taşımadı yere yığıldı,önünde zincirli ve ızgaralı bir bölme kapı daha vardı ve onun anahtarı asla nöbetçilere verilmezdi o ancak köleler pazara götürülürken kullanılırdı.
   Orda nekadar yığılı kaldığını kendiside bilemedi,kendine geldiğinde nöbeti teslim alacak nöbetçi başında duruyordu,yüksek sesle bağırıp,burayı sahiplerden izinsiz havalandırılamıyacağını söyliyen diğer görevliye cevap bile vermedi.
   Osman ve Aliyle buluştuğunda aktardığı bilgiye  göre köylerine gidip çocuk ve kadınları toplamadan önce köle satışının gerçekleşeceğini anlatmıştı,pazara götürülen iki iri yarı köle eli ve ayağında zincirden ve pislikten meydana gelen yaralarıyla etrafında alıcıların bulunduğu adeta bir arenada dövüştürülecek ve galip olan satılmaya hak kazanacaktı.
   Kendisine verilen görev daha önce nöbet tuttüğü zindandan yine kendisinin seçeceği bir köleyi elleri ve ayaklar zincirli boğazındaki halkasından çekerek arenaya götürmek,orada başka bir zindandan getirilecek köle ile karşı karşıya getirilecekti,,aynı zindana birkere daha girmek bile ürkütücü,ama kendini açık etmeden vazifesini yapmalıydı poğrama uymak ve başarmaktan başka çare yok.
   Kendince galip geleceğine inandığı birini alıp pazara götürdüğünde diğer kurban pazarın ortasında bekliyordu,dövüş başlamadan önce elleri ve ayaklarındaki halkalarla birlikte boğazlarınkinide çıkardılar,tasın içindeki suyu aldıklarında tek yudumda bitirmişlerdi,ikisininde ayakta durmaları ancak bir iki dakka sürüyor sonra birbirlerine daha dokunmadan düşüyorlardı,elinde çobanların elinde bulunan cinsten kalın bir sopa ile yanlarına gelen adamın biri ikisinin de sırtlarına birer defa indirdikten sonra kenara çekildi.
   Bu dövüşten maksat kölelerin hangisinin daha güçlü olduğunu ölçmek değildi,zaten açlık ve susuzluktan ve pislikten insanlıktan çıkmış güçsüz ve kuvvetsiz kalmış zor ayakta duran insanların hangisinin daha güçlü olduğunu anlatacak kadar dövüşmeleri mümkün değildi,pazara gelen tüccarlar,bu dövüşler için iddiaya girerek bahis kumarı oynarlar,kazanan taraf paranın yanında,o güne kadar hiç zindana atılmamış,o gün içinde yakalanmış bır kadını hediye alırdı.
   Büyükçe bir ağacın gölgesinde oturan köle tüccarları burya gelmeden önce alacakları köle sayısı için gerekli vergileri ödemişler,düellonun bitmesini bekliyorlardı,bu bittikten sonra diğer dövüşler olacaktı ancak zamanları kıymetli olduğu için bütün araneya gelmiş kölelerin dövüşünü ayni anda yapmalarına karar verdiler,böylece bileklerinde bulunan tasmalarında yazılı numaralarla seçimi yapıp gideceklerdi,bu cehennemi durum on onbeş dakka devam ettikten sonra bitti ve yeni sahiplerinin köleleri Tanzanyaya götürmek için gemiyi hazırladıkları zamana kadar kalacakları kısmen şartların daha iyi olduğu hapishanelere konuldular,yenilenler ise eski zindanlarına götürüldüler.
   Artık belliki gemilerin dolması için tüccarlar kadın ve cocukları toplama talimatı vereceklerdi,ticareti tek kalemle yapmak akılcı değildi ,kadın,çocuk,ve büyüklerden oluşan pazar daha kolay müşteri bulurdu,onlarda buna karar verdiler.
   Osman ve ali yaptıkları hazırlıkları yeterince gizli yürütmüştü,geminin geleceği zaman pazardaki hareket birçok görevlinin dikkatinin dağıldığı ,pastanın paylaşıldığından olacak disiplinin eksik olduğu zamanlardı,işte tam bu sırada plan uygulanacak,özgürlük veya ölüm ama esaret asla.
   Köylere jandarmalar dağılmış kimi kayıtlı kimi kayıtsız önüne geleni alıp götürüyorlar,zincirler yatmemiş sarmaşıklarla ellerini ve ayaklarını bağlayıp balya gibi yan yana diziyorlar,liman diye adlandırılan yer aslında deniz kıyısı,köleler orda küçük kayıklara konacak açıkta bekleyen gemiye yükleneceklerdi.
   Bütün asker ve silahlarının sayısı belirlenmiş poğramı uygulıyacak olanlar ölüm pahasına vazifesini yapacaktı
o gün geldi
 bütün çocuk ve kadınları adanın bilinmez bulunmaz tarafına gönderdiler,bütün ana babalardan helallık alındı ,konaklarını kimsenin bulamıyacağı yere bıraktılar,dönüş yolunu tamamen tuzaklarla döşediler,afrika kabilelerinin aslan yakalamak için kullandıkları derin çukurlar kazılmış altına kazıklar yerleştirilmişti,düşen kesin yaralanır veya ölür onun üzerine düşenin de yukardan yardım almadan çıkma şansı olmaz.
   bu tuzakların kazılmaya başlandığı gün gönüllü kölenin işe başladığı günün hemen ertesi günüydü,tün yaşlı ve genç kadın ve erkeklerin katıldığı bu çalışma yerleşim yerine gelecek olan jandarma veya köle avcılarının tamamını içeri alaçak kadar fazla idi,üzerleri yosun postu ile sanki yol üzerinde hiçbir çalışma yokmuş gibi tuzaklarını gizlemişlerdi,bol güneş su ile buluşunca ortaya mükemmel bir kamuflaj mükemmel bir görüntü meydana gelmişti.
   Jandarmalar önde hemen arkalarında köle avcılarının köle avladıktan sonra zaptetmek için kullandıkları ehlileştirilmiş köleler ve en arkada tüccarlar,ilk ekip yola çıktıktan hemen sonra ilk tuzağa düştüler,arkalarındaki köleler ne olduğunu anladıklarında yolu değiştirdiler fakat ordada aynı tuzak vardı onlarında akibetleri aynıı oldu son gurup olan tüccarlar böyle bir durumu hiç düşünmemişlerdi korkudan geldikleri yöne doğru kaçmaya çalıştılar sa da osman ve alinin arkadaşlarının kucağına düşmüşlerdi,onların elleri ve ayaklarını bağlayıp ayrı ayrı açık alana götürüp güneşin altına bıraktılar,kızgın kumun üzerine yatırıldıklarında çehennemi sıcağı anında hissetmişlerdi,tepeden gelen güneşten de korunmaları mümkün değildi.
   Ekibin kısa zamanda dönmesini bekliyen gemiden durumu merak edip dört kişilik bir gözlemci gönderdiler,bunlar da yakalandı biri dışında hepsi diğerlerinin akibeti olan güneşin altına dizildiler,biri pröje gereği bırakıldı gemiye döndüğünde anlattıklarından sonra,şehrin tamamındaki güvenlik için kullanılan jandarmalar harekete geçtiler,yapılacak iş belliydi,bütün ada limandan açığa doğru üç koldan taranacaktı.
   bir ekip soldan diğeri sağdan biride ortadan normal yolları kullanıp işi kolaydan halledip sipariş alınan köleler sahiplerine götürülecekti.
   zindan kapısının sağlamlığı hapishanelerde ki sıkı korumaya güvendikleri için oralarda birkaç kişi bırakıp tamamı arama taramaya katılmıştı,ilk üç saat içinde hemen tamamı bu tuzaklara kurban gitti,bişeylerin olmaya başladığını anladıklarında iş işten geçmişti,aslan tuzağına düşmekten kurtulanların tamamı hazırlıksız yakalanmışlar ,güneş tarlasında kurutulmaya bırakılmışlardı,elleri ve ayakları birbirine bağlandığı için yerinde dönme ve kendini güneşten koruma şansı olmadığı için kavrulmaya devam ederlerken sıra zindanlara ve hapishaneye gelmişti.
   Gönüllü köle nin tecrübesiyle zindan açıldığında içerde çoğu baygın dı ayakta kalanlar kendi gücüyle dişarı çıkarken kucaklanarak çıkarılanlar gün işığında saatlerce gözlerini açamadılar.daha ne olduğunu da bilmedikleri için onlara su veren insanların daha önce onlara zülüm edenlerden birileri zannederek hiçbir ümide kapılmadılar,hazırlanan süt kasesinden hepsine azar azar verildi,en yakın ağacın altında serin bir yerde dinlenmeye bıaktıklarında başlarında yaşlı kadın ve erkekler onların ayağa kalkması için uğraşıyorlardı.
   hapisaneye ulaştıklarında orda bekçilik yapanlar hiç direnmediler,belki ne olduğunu dahi anlamamışlardı,kapılar açıldı hemen tamamı köle tüccarlarının malı olan bu insanlar daha sağlıklı konuşabilen yürüyebileçek vaziyette insanlardı,onlar için en büyük zülüm kadın erkek çocuk hepsinin aynı yerde kalmasıydı,ama en azından birkere yemek yedikleri için sağlıklarıda fena değildi,satışa hazır bu köleler,olan biteni anladığında kendilerini kurtaranlara katıldılar.
   Ali ile Osmanın gayreti başarıya ulaşmıştı,son bir hamle kalmıştı gemiye ulaşmak,orda ki durumu bilmiyorlardı,yanlarında esir tuttukları köle tüccarından aldıkları bilgiyi kullanıp gemiye küçük takalarla  ulaştılar,ordaki insanları küçük teknelerle sahile taşıdıktan  sonra gemiyi ateşe verip yaktılar  geri döndüklerinde tüm yerli halkla birlikte kölelerin bağımsızlığını kutladılar.